Peşinden Necromorph salgını, şiddet ve çılgınlığı da beraberinde sürükleyen Isaac Clarke, yeni oyunda da başrolü kapmış durumda... İkinci oyunun başında deli gömleği ile karşımıza çıkan Isaac, bu sefer derbeder bir havaya bürünmüş... Ellie'yi kaybetmenin acısıyla damara bağlayan karakterimiz, daha içki faslına geçemeden karga tulumba yeni görevine sürükleniyor..
Dead Space 3'ün senaryo açısından bir diğer öenmli yanı ise Marker'ın köklerine inmesi. Evet, serinin geçmişinde sürekli parçalara ayırdığımız Marker', gene hikayenin göbeğinde yer alıyor. Oyunun hemen başında ve ilerleyen dönemlerinde karşımıza çıkan ipuçları ile Necromorph'lar hakkında bilinmeyen birçok bilgiye de serinin bu yeni oyununda ulaşıyoruz.
Dead Space 3 hikaye kurgusu olarak başta ilginç, şaşırtıcı ve sürprizlerle dolu... Fakat hikayede ilerledikçe aslında kısır bir döngü içerisinde olduğunuzu farkediyorsunuz. Sürekli aynı görev yapısı belli bir süre sonra içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ekibinizle buluşuyor, gerekli talimatları yerine getiriyor ve adeta bir tsunami dalgasının sahil şerideine vurması gibi bir kırılma anı ile yollarınız tekrar ayrılıyor.
İşte bu noktada işleyiş başa sarıyor ve aynı adımları defalarca tekrarlıyorsunuz. tabi hikaye gidişatı gene bulduğunuz ses kayıtları ve videolar ile desteklenmiş.
Aslında Dead Space 3 için bu noktada güzel bir metafor kullanılabiliriz. Oyunun menüsünü ilk kez açtığınızda size çok farklı ve işlevsel geliyor. Fakat menüler arasında ne kadar çok dolaşırsanız, sıkılmaya başlıyorsunuz. işte Dead Space 3'ün hikaye kurgusu için de bu benzetmeyi yapabiliriz.
Dead Space 3'ün yozlaştığı en önemli faktörlerden birisi de korku unsurları. İkinci oyunda bir geçiş yaşayan oyunun, artık tamamen aksiyona döndüğünü itiraf etmek lazım. Özellikle ilk oyunda akıllıca dinamikler ile ödümüzü koparan yapım ekibi, üçüncü oyunda ise korku dinamiklerini basitleştirmiş.
Oyunda aslında kormaktan ziyada gerilimin üst safhada olduğunu söyleyebilirim. Bu gerilim unsuru ise pekte beklediğimiz cinsten değil. Daha çok bir oda içerisinde yaratıklardan kaçmanın gerilimini yaşıyorsunuz. Çünkü oyunun birçok kısmında bir odaya giriyor ve belli bir süre boyunca gelen yaratık akınına karşı duruyorsunuz. hele ki kendini yenileyen Necromorphlar da işin içine girince bu basit gerilim taktiği de ayyuka çıkıyor.
İkinci oyunda radikal bir kararla multiplayer modlarına eğilen yapım ekibi, bu sefer de bu kısmı es geçerek co-op oynanışı eklemiş. Evet artık uzayın derinliklerinde yalnız dolaştığınız gibi kendinize bir yoldaş da edinebiliyorsunuz. Ayrıca oyuna eklenen bu co-op modu sizi farklı ve tek başınıza ulaşamadığınız yan görevlere de sürükleyebiliyor.
Oyuna farklı görevler ve oynanış katan co-op modunun tek antipatisi ise şüphesiz korku unsurunu daha da aza indirmesi. Zaten aksiyona kayan oyuna co-op olarak girdiğinizde, doğal olarak korku unsurları daha da törpülenmiş oluyor.
Visceral Engine grafik motoruyla geliştirilen Dead Space 3, teknik açıdan başarılı bir görsellik sunuyor. Oyundaki karanlık atmosfer olduğu gibi korunmuş. Özellikle kapalı alanlarda karşılaştığımız atmosferin sizi ister istemez gerdiğini söyleyebilirim.
Tabi karşılaştığınız ışık oyunları ve kar temasının devreye girmesi oyunun karanlık yapısına da renk katmış. ilk etapta karanlık bir atmosfere sahip olan oyun, daha sonra yerini kar fırtınalarına bırakıyor.
Özellikle açık alanlara geldiğinizde oturup manzaranın keyfini bile çıkarıyorsunuz.
Karakter detaylarına baktığımızda her zaman olduğu gibi kaliteli bir işçiliğe imza atan yapım ekibi, görsel efektlerde de iyi bir iş çıkarmış. hele ki kapalı alanlarda görsel ışıklandırmaların çevreye olan yansıması sizi de etkiliyor. yaratık parçalanma kısmında ise eski oyunlardaki hissiyatı tam olarak alamıyorsunuz.
Her zaman olduğu gibi gizli yüklemelere sahip olan oyun, gene hud ekranından yoksun yapısı ile farkını belli etmiş. Can, oksijen ve mermi detayları aşina olduğumuz şekilde oyuna yedirilmiş.
Grafiksel açıdan oyunda bazı hatalarla da karşılaşabiliyorsunuz. Bu hatalar genelde parçalanma kısımlarında kendini göstermiş. Öldüğünde hacmini kaybeden düşmanlar ve düşen parçaların havada süzülmesi gibi hatalarla karşılaşabilirsiniz. ya da benim kadar şanssızsanız, vücudunuza bir parça da şarampnel gibi yapışabilir.
Oyunda ilerledikçe benzer mekanlarda dolaştığınızı farkediyorsunuz. gerek gemi, gerekse de gezegen bölümlerinde hep aynı tarz tasarımlar dikkatinizi çekiyor. Kapılar, geçişler, hatta karşılaştığınız birçok oda benzer tasarımlara sahip. Teknik açıdan başarılı olsa da bu durum mekan çeşitliliğini bir nebze de olsun baltalamış.
Ses konusunda her daim iddialı olan seri, bu geleneğini üçüncü oyunda da bozmamış. hatta oyundaki korku unsurlarını ayakta tutan yegane faktörün sesler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Her daim gerilimi arttıran ses efektleri, oyunun en sakin anında öne çıkmayı başarıyor. Tek başınıza dolaştığınız anlarda kullanılan ses efektleri ile gerilim had safhaya çıkarılmış. Fakat yaratıklar akın akın gelmeye başlayınca o korku dolu anların, bir anda aksiyona dönüşüp, siliniverdiğini farkediyorsunuz.
ikinci oyunda seslendirmeye kavuşan Isaac, gene sıksık diğer karakterler ile iletişime geçiyor ve muhabbeti koyulaştırıyor. Hikayenin genişliğine göre seslendirme sayısı da artmış. Bu konuda da oyun hakkını veriyor.
Başta da söylediğim gibi Dead Space artık tamamen aksiyona odaklanmış bir oyun. Yani oyun kendi öz dinamiklerinden uzaklaşarak klasik bir TPS'ye dönüşüvermiş. Issız bir koridorda yanlız başına ilerleyen bir karakter yerine, aksiyonu bol, mermilerle harmanlanmış bir yapım bizi bekliyor.
Zaten oyunun en büyük yeniliklerinden co-op modu ve silah özelleştirmesi de bunun en büyük kanıtı.
Evet artık bulduğumuz şemalarla hazır silahlara kavuşuyor ya da kendi silahımızı tasarlayabiliyoruz. tabi bu tasarım işlemi için öncelikle malzeme bulmak şart. Karşımıza çıkan düşmanları öldürdükçe havada itemlar uçuşuyor. Bu konuda oyunun değme RPG oyunlarına bile taş çıkarabileceğini söyleyebilirim. Hemen hemen her düşmandan muhakkak sağlık pakedi, mermi ya da silah yapımında kullanacağınız malzemeleri topluyorsunuz.
Bu malzemeleri birleştirmek için ise bench istasyonlarına ihtiyacımız var. bench istasyonunu girdiğinizde bulduğunuz malzemeye göre dilediğiniz silahu oluşturabiliyorsunuz. ister taramalı, pompalı, isterseniz de lazer silahu geliştirebilirsiniz. Ayrıca farklı kombinasyonlar ile iki özelliğe sahip silahlar da yapmak mümkün kılınmış.
Bu özellikle birlikte Power Node'lara da ihtiyaç duymuyoruz. Gene silah ve kostüm güncellemeleri bulduğunuz bu eşyalar sayesinde yapılıyor.
Oyunun çatışma anlarındaki kilit nokta gene necromorph uzuvlarına ateş etmek. Bu dinamik olduğu gibi korunmuş ve gayet başarılı bir şekilde işliyor. karşınıza çıkan düşmanların uzuvlarına nişan alıyor, gerektiği noktada da telekinesis güçlerinize başvuruyorsunuz.
Oyunun hikayesine bağlı olarak artık Necromorphlar dışında insanlarla da kapışıyoruz. Evet, marker'ın gücünden rant elde etmeye çalışan insanoğlu, oyunun sonraki aşamalarında karşımıza çıkıyor. Bu noktada işin içerisine siper alma dinamiği de dahil edilmiş.
Dead Space 3'ün atmosfer olarak çok başarılı olduğunu söylemiştim. oyundaki bilim kurgu havasını her dakikada ciğerinize çekiyorsunuz. hele ki yer çekimi olmayan mekanlar bu atmosfere çok daha fazla etki ediyor. Uzayda süzülmek bile başlı başına bir eğlence olmuş.
Oyun sektörü için malesef vazgeçilmez bir unsur haline gelen QTE sistemi Dead Space 3'te de yer alıyor. Sık sık benzer sahnelerle karşılaşıyor ve gerekli tuşlara zamanında basarak, script sahnelee eşlik ediyorsunuz.
Dead Space 3'e oynanış ve kontrol açısından laf etmek zor. Bu gibi dinamikler oyunda başarılı bir şekilde işliyor. Fakat oyunun genel ilerleyişi hep aynı mantık üzerine kurulmuş. bu da oyunun özünden uzaklaşıyor ve sizi bir süre sonra sıkmaya başlıyor.
Genel çizgisinde ilerleyen Dead Space 3, başarılı olsa da oyuncuları ikileme düşürecek bir yapıya sahip. Bir aksiyon oyunu olarak gayet başarılı olan oyun, serinin orjinal korku unsurlarını bekleyen oyuncuları ise hayal kırıklığına uğratacaktır.
Grafik ve ses gibi teknik konularda son derece iyi bir işe imza atan yapım ekibi, oynanıştaki benzer aksiyonlar ile oyuncuları sıkmış. Hikaye işleyişi sürükleyici fakat her oyunda marker'ın peşine düşüp, onu yoketmek büyüsünü kaybetmiş durumda.