Bir çok oyuncu Ubisoft’un, PSP’ye gayet başarılı bir şekilde portladığı PoP: Revelations (PoP: Warrior Within) ve PoP: Rival Swords (PoP: Two Thornes) ‘dan sonra PoP: The Forgotten Sands’ta da aynı başarıyı bekliyordu. Fakat Ubisoft, oyunu duyurduktan kısa süre sonra, Forgotten Sands’ın PSP’de klasik tarzda oynanışa sahip olacağını duyurmuştu. Bunun anlamı, oyunun üç boyutlu değil, iki boyutlu, yandan görüş açısına sahip olacağıydı. Bu kimi oyuncular tarafından olumlu bir şekilde karşılanırken, kimi oyunculardan ise sert eleştiriler almıştı. Oyunun yandan çekime geçmesi, hikâyenin de değişeceği anlamına geliyordu. Nitekim öylede oldu. Ubisoft, PSP için geliştirdiği Prince of Persia: The Forgotten Sands’ta bambaşka bir hikâyeyle karşımıza çıktı.
Oyuna ilk girdiğimizde, gayet sade bir menü ile karşılaşıyoruz. “New Game” diyerek PSP’de ki Forgotten Sands maceramıza başlıyoruz. Oyun, Prens’in Azad’da başından geçen olaylardan sonrasını konu alıyor. PSP’de ki Forgotten Sands’ın hikayesini ise şu şekilde özetleyebiliriz.
Prensin kuzenlerinin esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolması, kraliyet ailesini zor duruma düşürmüştür. Ailede tahta geçebilecek sadece bizim cesur yürek prensimiz kalmıştır. Tabi prens tahta geçmek yerine, ailenin kaybolan üyelerini bulmanın peşine düşer, çünkü sıranın kendisine geldiğinin o da farkındadır. Prens yola çıktığı macerasında çok geçmeden Zaman Tanrısı’nın kızı Helem ile tanışır. Helem, olayların arkasında kötü niyetli bir ateş ruhunun olduğundan bahseder. Bir kehanete göre bu ateş ruhu, saf kan taşıyan cesur bir prens tarafından öldürülecektir. Tabi ki bunu bilen ateş ruhu da saf kan taşıyan prensleri birer birer avlama yolunu seçer. Ta ki sıra bizim prense gelene kadar. Halem, tutsak olan kız kardeşini kurtarması karşılığında, prense yardım edeceğini söyler. Prens, eli mahkûm bu teklifi kabul eder ve kötü niyetli ateş ruhunun peşine düşer.
Hemen belirteyim, oyunda ki Halem karakteri gaipten gelen bir sesten ibaret. Yeni PoP: Sands of Time’da ki Farah karakteri gibi bizimle yan yana dövüşmüyor. Bize sadece bazı güçler veriyor.
Oyunun görüş açısı her ne kadar iki boyutlu olsa da, prens yine akrobatik hareketlerini başarıyla yapıyor. Duvarlarda yürüyor, direklerde sallanıyor, düz duvarlara tırmanıyor kısacası, prens yine prensliğini yapıyor. Elbette bu hareketleri yapmak, oyunun 3 boyutlu versiyonuna oranla çok daha kolay oluyor. Oyunda görüş açımız yandan olduğu için, kontrollerde ve ilerlemede her hangi bir sorunla karşılaşmıyoruz. Neredeyse dümdüz yürüyoruz diyebilirim. Prensin yaptığı bütün atlama, duvarlardan yürüme gibi hareketler “X” tuşuna atanmış. Doğal olarak tek yapmamız gerek ileri tuşuna basıp yeri geldiğinde “X” tuşuna basmak oluyor. Açık konuşmak gerekirse oyun beni fazlasıyla hayal kırıklığına uğrattı. Zaten ne hikâyesiyle, ne de oynanışıyla Forgotten Sands’ın nextgen konsollardaki versiyonuyla bir alakasını göremedim. Ubisoft bu oyuna da neden aynı ismi kullanmış anlayamadım doğrusu.
Ubisoft, son derece farklı bir çizgi izlediği Prince of Persia: The Forgotten Sands’ın, PSP versiyonunda da bir çok değişikliğe gitmiş. Nextgen konsollara çıkan PoP: TFS ile PSP’ye çıkan PoP: TFS arasında ilk bakışta göze birçok farklılık çarpıyor. Mesela, oyunun PS3 versiyonun da kılıcımızla blok yapamıyoruz, yani gard alamıyoruz. Fakat bu gard alma sistemi PSP versiyonunda mevcut. Diğer bir farklılık ise, oyunun PS3 versiyonunda canımız, yaratıkları öldürdüğümüzde çıkan kırmızı orblarla dolarken, PSP versiyonunda çeşmeden içtiğimiz su ile doluyor. Buna benzer birçok farklılık PoP: TFS’ın PSP versiyonunda sizleri bekliyor.
Gelelim oyunun kendine has özelliklerine. Yazımın başında Zaman Tanrısı’nın kızı Helem’in bizlere yardım ettiğini söylemiştim. Helem bize zamanı geri alma, nesnelerin hızlı hareket etmesini sağlama ve kumlara hükmetme gibi güçler veriyor. Oyunda ki zamanı geri alma sistemi bana göre tam bir saçmalık. Zamanı dilediğiniz zaman geri alamıyorsunuz. Öldüğünüz zaman, bir anda son ayak bastığınız yerde beliriveriyorsunuz. Nesneleri hızlı hareket ettirmek için ise, o nesneye yaklaşmanız yeterli oluyor. “R” tuşuna basılı tutuyorsunuz ve nesne etrafında dönen bir ışık huzmesi ile çok daha hızlı bir şekilde hareket etmeye başlıyor. Aynı şekilde, kum tanelerine de “R” tuşuna basarak hükmedebiliyorsunuz. Bu şekilde, kimi zaman kapıları açıyor, kimi zaman yüksekte kalan duvarlara atlayabiliyorsunuz.
Forgotten Sands’ın PSP versiyonunda ki dövüş sistemi ise fazlasıyla vasat kalmış. Karşınıza gelen düşmanlara karşı tek yapabildiğiniz kılıç sallamak. Yani öyle atlamalı zıplamalı kombolara sahip değiliz. Zaten oyun genelde önümüze çıkan engelleri aşıp ilerlemekten ibaret. O yüzden pek dövüşmeye ihtiyacımız olmuyor.
Yapımcılar, oyunda basit birde upgrade sistemine yer vermişler. Canımızı doldurduğumuz çeşmenin başına geldiğimizde bu upgrade ekranına erişebiliyoruz. Bu ekranda karşımıza, “Vital Breath” ve “Martial Spirit” adında iki farklı seçenek çıkıyor. “Vital Breath” ile can barımızı upgrade edip uzatabiliyoruz. “Martial Spirit” ile de büyü güçlerimizi ve vuruş gücümüzü geliştirebiliyoruz.
Açık konuşmak gerekirse, Prince of Persia: The Forgotten Sands, PSP’de oynadığım en kötü prens oyunuydu. Yani serinin diğer oyunlarıyla kıyasladığımda çok vasat bir yapıya sahip diyebilirim. Eğer klasik tarzda prensi yönetmek bana eğlenceli gelir diyorsanız bu oyunu edinebilirsiniz. Aksi takdirde yapımdan pek keyif alabileceğinizi sanmıyorum. Ubisoft, oyun çıkmadan önce hep Sands of Time’da ki atmosferi yakalamaktan bahsediyordu. Şimdi Forgotten Sands’a bakıyorumda… Sands of Time’la tek benzer yönü, prensin sağlığını çeşmeden su içerek dolduruyor olması. Geri kalanı ise ne yazık ki tam bir hayal kırıklığı.