Haftalık Oyun Önerisi 07: Visage

Özgür Eroğlu

Haftalık oyun önerilerimize yedincisi ile devam ediyoruz. Bu hafta çoğumuz için tadı damağında kalan P.T.’den esinlenen bir korku oyununu sizlere önereceğim. Diğer oyun önerilerimize buradan ulaşabilirsiniz.

Bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.

Visage
 
 
SadSquare Studio tarafından geliştirilen ve yayınlanan Visage, 2 Ekim 2018 tarihinde erken erişime çıktı. Şu an için hala oyunun tam sürümü yayınlanmadı. Ancak yaklaşık 5 saatlik kaliteli bir oynanış süresine sahip şu an. Psikolojik korku türünde olan Visage, 2014 yılında Hideo Kojima’nın Silent Hills’i tanıtmak amacıyla çıkarttığı oynanabilir teaser olan P.T.’den esinlenen bir oyun. Kickstarter kampanyası ile hayat bulan oyundan kesinlikle P.T. tadı aldığınızı da söyleyebilirim.
 
 
Visage’a geçmeden önce biraz P.T.’den bahsetmek gerek. P.T., Hideo Kojima’nın geliştirdiği Silent Hills’ın demosu olarak yayınladığı bir oyun. Sonrasında Hideo Kojima ve Konami arasındaki sorunlardan dolayı oyun iptal edildi ve bize de sadece oyunun demosu kaldı. Sonrasında da oyun PlayStation Mağazası’ndan kaldırıldı ve sadece oyunun çıktığı dönem oynayabilen oyuncular oynadı. Yaklaşık yarım saatte bitirebilen oyunun bulmacalarını çözemezseniz, sonsuza kadar oynayabilirsiniz. Normal bir oyunda olduğu gibi bir yerde takılıp kalmıyorsunuz, sonsuz koridorlardan oluşan bir oyun olduğu için bulmacayı çözene kadar sürekli aynı koridoru gezip duruyorsunuz. Oyunun atmosferinden dolayı da açıkçası dolaşmak oldukça zorlayıcı oluyor. Oyunun en başarılı bulunan noktası da atmosferi. İçindeki seslerden, çevre tasarımına; bulmacaların gericiliğinden, oyunun farklı tarzına kadar her şeyiyle size korkuyu sonuna kadar hissettiriyor. Günümüzde bile hala oyun ile ilgili yeni gizemler çözülüyor. Bu kadar başarılı bir yapım olduğu için de P.T.’den esinlenen yapımlardan fazlaca piyasada bulunuyor ve yenileri de gelecek gibi duruyor. Bunların arasında en başarılı olanlardan birisi de Visage.
 
Visage’ın oynanış ve hikâye detaylarına geçmeden çok kısa oyunun görselliğinden de bahsedeyim. Oyun birçok yönüyle P.T.’ye benziyor, zaten bunu yazıyı okuyunca veya oyunu oynayınca da fark edeceksiniz. Ama oyunun en çok P.T.’ye benzediğini nokta kesinlike grafikleri. Oyunda aynı renk paleti kullanılmış sanırım, çünkü yer yer Visage oynadığınız unutuyorsunuz. Biraz daha grimsi bir renk tonuna sahip Visage. Görsel açıdan da oyunun gayet tatmin ettiğini söyleyebilirim, zaten Unreal Engine ile geliştirilmiş bir oyun. Şimdi oyunun detaylarına geçelim.
 
 
P.T.’de olduğu gibi bir koridorda takılıp kalmıyorsunuz Visage’da, ama bodrum katı ile birlikte toplamda 3 katlı bir evde sıkışıp kalıyorsunuz. Sonrasında oyunun biraz daha genişlediğini söyleyebilirim. Aslında baktığınızda oyunun oldukça klişe ve P.T.’ye benzeyen bir hikâyeye sahip olduğunu da söyleyebilirim. Korkunç bir ev var, bu evde çok kötü olaylar yaşanmış ve cinayetler işlenmiş. Siz de evdeki olayları çözmeye çalışırken bir yandan da akıl sağlığınızı ve can sağlığınızı korumaya çalışıyorsunuz.

Hikayedeki karakterlerin gizemini çözmeniz üzerine kurulan hikâye, bölüm bölüm ilerliyor. Ve bir bölümü başlatabilmek için önce spesifik bir şey yapmanız gerekiyor. Bu sırada oyunun diğer bölümlerinde yapmanız gereken bulmacalar evden siliniyor ve sadece başladığınız bölüme dair şeyler bulabiliyorsunuz evde. Bu da aslında oyunun içindeki karmaşayı bir nebze azaltıyor. Evet, oyunun içinde biraz karmaşa mevcut. Aslında karmaşa, bir bulmacayı nasıl çözeceğinizi bulamadığınızda ya da nereye gideceğinizi bulamadığınızda başlıyor ve evin içinde boş boş dolanıyorsunuz. Normalde bu tarz oyunlarda evin içinde rastgele gezerken hikâyenin farklı yerlerine ait bulmacaları çözüyorsunuz ve hikâye garipleşiyor ve anlamsızlaşıyor. Ancak Visage’ın güzel tarafı da burada başlıyor. Bir hikâyeyi başlatmak için, dediğim gibi spesifik bir şey yapıyorsunuz ve hikâyenin diğer bölümlerine ait bulmacaları oyundan siliniyor. Tam olarak silinmiyor aslında, sadece etkileşime giremiyorsunuz. Bu da bir bölümü bitirdiğinizde evi tekrardan dolaşmanız anlamına geliyor. Kısacası oyun, oynayacağınız bölümü seçtikten sonra lineer olarak ilerliyor. Ama bölümleri istediğiniz sırayla başlatabiliyorsunuz.
 
 
Oyunun bulmacaları başlangıçta sadece anahtarı bulmak üzerine kurulu aslında, ama sonrasında gerçekten biraz daha çeşitleniyor ve keyifli hale geliyor. Bulmacalardan biraz daha bahsetmek isterdim, ancak daha fazlası hikâyeye dair spoiler olabilir. Ama oyunun bu açıdan da P.T.’ye benzediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Elbette bir korku oyununun olmazsa olmazı da jumpscare. Yani aniden karşınıza bir şeyin çıkması durumu. Size korkuyu hissettirmek isteyen ve bunu başaramayan oyunların neredeyse hepsinde bu olay yaşanır. En başarılı korku yapımlarında da bu durum ara sıra yaşanır, ancak çok az olur ve sizi jumpscare dışında da zaten korkutabiliyordur. Bu oyunda da jumpscare’in oldukça az olduğunu söyleyebilirim. Oyunun başından sonuna kadar çok fazla geriliyorsunuz ve gerçekten oldukça korkutan bölümler var. Ancak oyunun en başarılı olduğu noktası evin içinde gezerken, karşınıza aniden bir şeyler çıkarmadan sizi sonuna kadar gerebiliyor ve korkutabiliyor olması. Oyunun bu mekaniğini biraz daha detaylı anlatayım.
 
 
Çoğu korku oyununda olduğu gibi bu oyunda da bir akıl sağlığı durumu mevcut. Akıl sağlığınız ekrandaki bir beyin ile gösteriliyor. Beyin çok belirginse akıl sağlığınız oldukça kötü demek, eğer gözükmüyorsa iyisiniz. Normalde korku oyunlarında bir olay yaşanır, akıl sağlığınız kötüye gider ve en kötü hale geldiğinde de “Game Over” olursunuz. Bu oyunda durum biraz daha farklı. Hikâye gereği oyunda başınıza gelen korkunç olaylarda akıl sağlığınız kötüye gidiyor, evet. Ama asıl farklı olan durum, evin içinde gezerken başınıza geliyor. Karakteriniz karanlıkta kalırsa akıl sağlığı kötüye gidiyor, akıl sağlığı kötüye gitmeye başladığı zaman oyunun içinde korkunç şeyler olmaya başlıyor. Örneğin karanlıkta çok kaldınız ve akıl sağlığınız kötü durumda; o zaman televizyon ve radyo durduk yere açılıyor, kapılar açılıp kapanıyor ve ışıklar kapanıyor. Bu süreçte akıl sağlığınızı bir ilaç içerek yerine getirebilirsiniz ya da hemen bir ışığın altına gidebilirsiniz. Eğer akıl sağlınızı düzeltmezseniz de en sonunda o bahsettiğim jumpscare oluyor ve oyun sizi cezalandırıyor. Oyunun içindeki paranormal olayların da tamamen rastgele bir şekilde başınıza geldiğini hatırlatayım. Yani oyunu önce biraz anlamanız gerekiyor.

Bahsettiğim ilaçları evin içinde gezerken buluyorsunuz. Aynı şekilde oyunun içerisinde aydınlık yaratabilmek için ampuller, mumlar ve çakmaklar da bulunabiliyor. Ampulü, mumu ve ilaçları çok fazla bulabilirsiniz. Ama çakmakları biraz daha dikkatli harcasanız iyi olur. Bunun dışında hikâyeyi ilerletmek için de yine etrafta çeşitli eşyalar bulabiliyorsunuz. Hikâye eşyasını kullandığınızda envanterinizden siliniyor, oyunun içinde kullanabileceğiniz eşyalar ise envanterinizde istediğiniz kadar kalabiliyor. Ama envanterinizde sınırlı sayıda eşya taşıyabiliyorsunuz. Bu yüzden bazı durumlarda elinizdeki eşyaları bırakmanız gerekebiliyor. Böyle bir durumda da eşyayı tekrar bulamam diye korkmayın. Çünkü terk ettiğiniz her eşya, oyunun belirli bir noktasında duran dolabın içine ışınlanıyor ve istediğiniz zaman gidip oradan alabiliyorsunuz.

Oyunda elbette sizin kaçmanızı sağlayacak çeşitli varlıklar da bulunuyor. Bu varlıkların sizi yakaladığı anda öldürdüğünü söyleyebilirim. Bu yüzden düşman gördüğünüzde çok da fazla yakalanmamaya çalışın, çünkü kendinizi savunabileceğiniz hiçbir şey yok.
 
Kimler Oynamalı?
 
 
Eğer P.T.’nin tadı damağınızda kaldıysa veya korku oyunu hayranıysanız mutlaka oynayın. Korku oyunu oynayabiliyorsanız da oynamanızı öneririm, deneyimlemeniz gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum. Oyun şu anda Steam’de 40,00 TL’lik fiyatı ile erken erişimde. Ne zaman tam sürüme ulaşacağı da bilinmiyor, ancak tam sürüme geldiğinde oyunun içine daha fazla bölüm eklenecek. Şu an için oynanış süresi ortalama 5 saat diyebilirim. Oyun kesinlikle bu haliyle de oynanmaya değer, ancak fiyatı fazla geldiyse indirimlerde 25,00 TL’ye kadar düştüğünü de söyleyeyim.