Legends of Runeterra İnceleme

Özgür Eroğlu

 
 
Belirli bir dönem sonrası doğan çocukların sanırım hepsi çocukluğunun bir döneminde kart oyunu oynamıştır. Kart oyunu derken Pişti ve Batak gibi oyunlardan bahsetmiyorum tabii. Magic The Gathering, Pokemon ve Yugi-Oh gibi oyunlardan bahsediyorum. Şahsen benim çocukluğum tamamen Pokemon ve Yugi-Oh ile geçti. Özellikle Yugi-Oh için oldukça fazla emek harcadığımı söyleyebilirim. Kart oyunlarından genel olarak bahsetmek gerekirse; belirli sayıda karttan oluşan bir deste alıyorsunuz kendinize, bu destedeki kartların neler olacağına siz karar veriyorsunuz. Her kartınızın da belirli bir özelliği oluyor. Bu kartlar bazen sadece bir büyü oluyor, bazen bir karakter, bazen de size can veya türevi veren bir kart oluyor. Rakibinizle sırayla kartları oynayarak birbirinizi yenmeye çalışıyorsunuz.

Sonrasında ise bu kart oyunlarının dijital versiyonları çıktı. Bu oyunlar arasında Heartstone’un şu an için en popüler kart oyunu konumunda olduğunu söylesek yanlış olmaz sanırım. Ancak Heartstone’un biraz daha Pay to Win mantığında olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Yani sadece emek harcamanız yetmiyor, para harcayıp kendinize sürekli yeni deste de almanız gerekiyor. 2015 yılında yayınlanan ve son zamanların en iyi oyunu olan The Witcher 3’ün içerisinde mini oyun olarak bulunan Gwent’in kendine ait bir oyunu oldu, ama o da istenileni pek veremedi. Ya da çeşitli popüler yapımların kart oyunu versiyonu çıktı, The Lord of The Rings gibi. Ancak onlar da istenileni veremedi. En son da League of Legends’ın en büyük rakiplerinden Dota’nın kart oyunu Artifact çıktı. Ancak onun da çok tutunamadığını söylemek gerek. Bugün konuşacağımız konu ise kart oyunlarının sonuncusu olan Legends of Runeterra.
 
Legends of Runeterra
 
 
League of Legends’ın arkasındaki şirket olan Riot Games, geçtiğimiz yıl bir sunum yaptı. Bu sunumda da League of Legends’ın evreninde olan birkaç oyun duyurdu. Bunlardan biri de kart oyunu olan Legends of Runeterra. 24 Ocak’ta açık betası başlayan oyun, 1 Mayıs’ta PC ve mobil için tam sürüme geçiş yaptı. Oyun tabii ki her zaman olduğu gibi ücretsiz ve seslendirmeler de dahil olmak üzere tamamen Türkçe.

Legends of Runeterra’da bir kart oyunundan bekleyebileceğiniz her şey mevcut. Oyunu açmanız ile birlikte, hemen oyunun size öğretildiği bir eğitim bölümüne giriyorsunuz. 4 aşamadan oluşuyor ve yaklaşık olarak 20 dakika sürüyor. Kart oyunlarına aşina olsanız da olmasanız da bu bölümü oynamanızı tavsiye ediyorum. Her ne kadar eğitim bölümünde oyunu oldukça iyi anlatsalar da kısa bir özet geçeyim ben. İki oyuncu da 40 karttan oluşan bir deste ile oyuna başlıyor. Kartlarınız ise League of Legends’taki şampiyonlardan, çeşitli büyülerden ya da yan karakter diyebileceğimiz karakterlerden oluşuyor. Genel olarak kartlar ise yine League of Legends’ta bulunan 6 bölgenin karakterlerinden oluşuyor: Demacia, Noxus, Freljord, Piltover-Zaun, Ionia ve Gölge Adalar. Oyunun en başında sizin için hazır halde bulunan 3 destesi dışında, kendiniz de destenizi istediğiniz zaman oluşturabiliyorsunuz. Yeni kartları ise aynı League of Legends’ta olduğu gibi ister gerçek parayla, ister oyun içi parayla satın alabilirsiniz. Yeni kartları alma konusunda da şimdilik bir Pay to Win durumu olmadığını söyleyebilirim. Size verilen ücretsiz destelerle de oyunu rahat bir şekilde kazanabiliyorsunuz. Ayrıca oyunun mağazasında kartlar dışında kozmetik ürünler de satılıyor.
 
 
Oyundaki her karakterin bir can sağlığı değeri ve saldırı gücü değeri var. Bunlar dışında da bazı karakterlerin ekstra büyüleri veya getirileri oluyor. Oyunda League of Legends’tan tanınan şampiyon kartları, oyunun en güçlü ve efektif kartları; ancak bu şampiyonları daha güçlü hale getirebilmek, kombolarınızı şekillendirebilmek veya ekibinizi daha güçlü hale getirmek için çeşitli yetenekleri olan “asker (isimleri bu değil, ama benim için öyleler)” kartları da bulunuyor. Ayrıca bir de büyü kartları bulunuyor. Bu kartlarla da yine ya rakibe zarar verebiliyorsunuz ya da kendinizi güçlendirebiliyorsunuz. Ancak dediğim gibi oyundaki en efektif kartlar, şampiyon kartları. Maçın içerisinde spesifik bir görevi yaparsanız şampiyonunuza seviye atlatabiliyorsunuz. Örneğin; Garen, düşmana iki kez vurursa seviye atlar ya da Tryndamere ölümcül bir hasar aldığında seviye atlar ve daha güçlü bir şekilde geri gelir. Şampiyon kartlarından da destenize çok fazla koyamıyorsunuz. Kurduğunuz stratejiye göre ortalama 2, 3 tane koymak en yararlısı. Daha fazla şampiyon koyup daha enteresan bir deste yapmak isterseniz hatırlatalım, destenize en fazla 6 tane şampiyon koyabiliyorsunuz.
 
 
Maç başladığı zaman destenizdeki kartlar, her kart oyununda olduğu gibi rastgele olarak elinize dağıtılıyor. Eğer sevmediğiniz kartınız veya kartlarınız varsa oyunun başında “Yerine Koy” tuşuna basarak sevmediğiniz kartın veya kartların yerine, yine rastgele şekilde gelen yeni kart veya kartlar alabilirsiniz destenizden. Klasik bir şekilde maç raunt raunt ilerliyor. Bir raunt bir taraf saldırıyor, diğer raunt da diğer taraf saldırıyor. Savunmada olan taraf sadece rakibin koyduğu kadar kart koyabiliyor ortaya. Her raunt başında da size kaçıncı raunttaysanız o kadar mana veriliyor. Oyundaki her kartın da bir mana değeri var ve kartın sol üstünde yazıyor. Oyunun ilk 4 raundunda genelde 1 veya 2 kart oynayabiliyorken, ilerleyen rauntlarda bu sayı 3 bazen 4 bile olabiliyor. Sonuçta da sırayla birbirinize saldırıyorsunuz ve 20 canı olan rakip Nexus’u ilk yok eden oyunu kazanıyor. Eğer saldırı kartlarının karşısında bir savunma kartı olmazsa, direkt olarak Nexus’a vuruyorsunuz.

Kartların özellikleri konusunda da şu an en azından benim için sevmediğim bazı durumlar mevcut. Bildiğiniz gibi rekabetçi oyunlarda, oyunculardan alınan geri dönüşlere göre, bazı karakterlerin güçleri törpülenir veya güçlendirilir. Bu oyunda da elbette bu tarz şeyler olacaktır zamanla. Açıkçası beni en çok rahatsız eden durum oyunda bir “İstediğin düşman birimini yok et” kartı olması. Bu tarz kartlar neredeyse her oyunda vardır. Ancak böyle bir kartın getirisi çok fazla olduğu için genelde bazı kısıtlamalar getirilir. Örneğin, karşıdaki herhangi bir düşmanı istediği gibi yok edebiliyorsa kendisinden de mutlaka bir şey götürür. Veya karşıdaki düşmanlardan birini yok edebiliyorsa belirli bir gücün altındakileri yok edebiliyordur. Ancak Legends of Runeterra’da böyle bir kısıtlama yok. Karşıdaki düşman kim olursa olsun, gücü nasıl olursa olsun acımadan öldürüyor. Özellikle bir kartı güçlendirdiniz, özen gösterdiniz ve tüm seviye atlamalarını yaptınız diyelim ki ve stratejinizi de o kartın üzerinden kurdunuz. Rakibiniz sadece 7 manalık bir kart ile kartınızı yok edebiliyor. Elbette bu tarz durumlarla ilgili bu konuda bilgili kişiler Riot Games’e yardım ediyordur ve zamanla oyun içi dengeyi korumak için değişiklikler yapılır. Bu durum kadar rahatsız etmese de birkaç küçük kusur daha var açıkçası bana göre. Ancak dediğim gibi zamanla bu durum çözülecektir. Özellikle belirtmek istediğim bir diğer nokta ise, bu tarz kart oyunlarının olmazsa olmazı “geri dönüşler”. Bariz bir şekilde geriye düştüğünüz zaman, şans unsuru ve becerinizi konuşturarak bu oyunda da kaliteli bir geri dönüş yapabiliyorsunuz.
 
 
Yukarıda anlattığım oynanış bir maça girdiğinizde karşılaşacağınız oynanış. Sadece eğlence için girebileceğiniz maçlar dışında aynı League of Legends’ta da olduğu gibi bir de dereceli maçlar var. Dereceli maçlarda da sizin derecenizin belirlendiği maçlar yapıyorsunuz, yani daha çok işin profesyonel tarafı diyebiliriz. Bu iki mod dışında “Yapay Zekaya Karşı”, “Keşif Gezisi” ve “Meydan Okumalar” modları bulunuyor. Yapay Zekaya Karşı modunda tahmin edebileceğiniz gibi yapay zekaya karşı oynuyorsunuz ve yeni aldığınız desteleri deneyip öğrenmek için güzel bir yol. Keşif Gezisinde ise kendinize karma bir deste kuruyorsunuz ve gerçek rakiplere karşı oynuyorsunuz. İlerleme durumunuza göre de bir ödül kazanıyorsunuz. Ayrıca bu modun güzel tarafı, sahip olmadığınız kartları da kullanabiliyor olmanız. Bu şekilde de yeni kartları keşfedebilirsiniz. Meydan Okumalar modunda ise, size verilen spesifik bir görevi yerine getirerek XP kazanıyorsunuz. Bu kazandığınız XP’lerle de yeni ödüller kazanıyorsunuz. Burada da şunu söylemek isterim ki oyunun ödül sistemi gayet güzel. Özellikle başlangıç aşamasında çok fazla karta sahip olabiliyorsunuz.

Oyunun “Koleksiyon” bölümünden desteleri, kartları ve oyun tahtalarını düzenleyip inceleyebiliyorsunuz. Ödüller kısmı ise, kazandığınız XP’lerin ödüle dönüştüğü ve ödülünüzü aldığınız yer. Bir de son olarak Mağaza var, amacını herkes biliyordur.
 
 
Legends of Runeterra’nın klasik bir kart oyunu olduğunu siz de anlamışsınızdır, eğer daha önce kart oyunu oynadıysanız. Bunu bir eleştiri olarak mı alırsınız yoksa övgü mü bilmiyorum ama oyunun çok komplike bir oyun olmadığını söyleyebilirim. Diğer kart oyunlarıyla kıyasladığım zaman, özellikle daha eski zamanlarda oynadıklarımıza göre bu oyunun daha basit düzeyde kaldığını söyleyebilirim. Açıkçası ben bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum. Bu tarz oyunlarda her zaman üstüne saatlerce düşünüp planlar yapıp strateji geliştirmek yorucu olabiliyor. Elbette, Legends of Runeterra’da da bir taktik veya strateji yürütmeniz gerekiyor, ancak bunu yapmadan da oyundan gayet keyif alabiliyorsunuz. Oyunun iyi yaptığı bir şey de bu aslında. Çok fazla üstüne düşmeden, sadece keyif almak için oyuna giriyorsunuz ve sizi taktik yapmaya zorlamak yerine, bunu size istetiyor. Ancak yine de diğer oyunlar kadar zorlandığınız bir oyun olduğunu söyleyemeyeceğim. Aslında Riot Games’in League of Legends’ta da yaptığı buydu. Rakibi olan diğer oyuna göre daha kolay anlaşılabilir ve basit bir oyun yaparak çok daha geniş bir kitleye hitap etti, aynı Legends of Runeterra’da da olduğu gibi. Sonuçta ikisi de o kadar basit oyunlar değil tabii. Açıkçası Riot Games’in takdir edilmesi gereken kısım da bu bana göre. O kadar dengeli bir oyun yapıyorlar ki hem espor olarak hem de dümdüz eğlence olarak istenileni fazlasıyla veriyor.
 
 
Legends of Runeterra sadece oynanış anlamında basit bir oyun değil. Teknik anlamda da basit bir oyun. Bilgisayarınızı zaten yoracak bir oyun değil, her bilgisayar rahatlıkla çalıştırır. Ancak mobil versiyonunun da bu şekilde olması beni cidden şaşırttı. Neredeyse her telefonda çalıştığını öncelikle söylemem lazım. Sadece boş yere ihtiyacınız var ki o kadar büyük bir alan talep etmiyor. Yaklaşık 120 MB’lık bir indirmeden sonra, kısa bir güncelleme ile oyuna rahatça girebiliyorsunuz. Toplamda da oyunda 140 MB gibi bir yer kaplıyor oyun. Dediğim gibi neredeyse her telefonda çalışıyor, bunu da özellikle birkaç telefonda deneyimleyerek öğrendim. Şarj sorunu olan ve çabuk ısınan bir Andorid cihazda ve yine aynı sorunların olduğu bir iOS cihazda denedim. Telefon benzeri diğer uygulamalara göre daha geç ısındı ve şarjı da gayet iyi dayandı. Sağlıklı çalışan telefonlarda çok rahat bir şekilde çalıştığını söylemeye gerek yok sanırım. Bunlar dışında oyunun övülmesi gereken bir diğer tarafı ise kesinlikle bağlantı hızı. Riot Games’in bu tarz oyunlarda kendi sunucularını kullandığını ve bu yüzden çok daha iyi değerler verdiğini biliyoruz. Aynı durum bu oyunda da geçerli. Koronavirüs yüzünden çoğumuzun interneti şu sıralar sıkıntılı bildiğiniz gibi. Ancak buna rağmen hiçbir sorun çıkartmadan gayet rahat bir şekilde oyunu oynayabildim. Telefonlarınızda Wi-Fi’ya bağlı değilseniz ve hücresel veriyi kullanıyorsanız da oyunun çok fazla internet tükettiğini söyleyemem. 30 dakikalık bir oynanışta yaklaşık 1 GB gibi bir tüketim mevcut. 30 dakikada da yaklaşık olarak 2 veya 3 maç oynayabiliyorsunuz.
 
 
Genel olarak toparlamak gerekirse, eğer kart oyunu sevdalılarındansanız ve şu sıralar keyif aldığınız bir oyun yoksa, bakmanızda fayda var. Daha önce kart oyunlarına hiç bulaşmadıysanız ve denemek istiyorsanız, başlangıç noktanız mutlaka Legends of Runeterra olsun. Genel olarak ise herkese hitap edebileceğini düşündüğüm kısa süreli keyifli vakitler geçirtecek bir oyun. Molalarınızda, yolculuklarda veya kafa dağıtmak istediğinizde rahatlıkla oynayabileceğiniz bir oyun. Oyuncu bulma konusunda da bir sorun yaşamadığı için telefonunuzu açmanız ile maça başlamanız arasında geçen süre yaklaşık 15 saniye. Maçlar da genelde 10 dakika sürüyor. Sadece kafa dağıtmak isteyen biri için de emek harcayıp en iyi olmak isteyen bir oyuncu için de gayet uygun bir oyun. Ücretsiz ve tamamen Türkçe olduğunu da hatırlatayım.