Az önce deliler gibi bastığım joypad tuşları ve oynadığım oyunun rehavetinden dolayı olsa gerek, joypad’imi köşeye bırakıp terleyen avuçlarımı pantolonuma siliyor ve bitirdiğim oyuna gururla bakıyorum.
Neden gururlanmayayım ki ? An be an yaşadığım hikayenin her adımında baş karakter olarak dünyayı yine muhtemel bir olası kıyamet gününden kurtarmıştım. Ekranda yazılar kayadursun, aklımda oyunun hikayesinden geriye kalanları canlandırmak istedim. Kafasını patlattığım, yeri geldiğinde katır katır kestiğim, iri kollarımla ümüklerini sıktığım yaratıkların cehenneminden geriye; akılda kalıcı, içime işleyecek bir hikaye kalmadığını o zaman anladım.
Oyun dünyasında pek az oyun vardır ki sadece grafikleri ve oyunda sunduğu adrenalin patlaması ile değil, duygusal hikayesi ile de gönlümüzde yer etsin. Bu konuda dikkatinizi çekecek olan bir diğer detay ise yüreğimize işleyen pek çok oyunun Japon menşeyli yapımlar olduğudur. İşte Fragile : Farewell Ruins of the Moon’da bu kategoriye dahil edebileceğimiz deneyimlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.
Yapımcılığı, bir zamanlar Namco çatısı altında RPG oyunlarına imza atmış ( PS2’de Venus and Braves, Seven; Gamecube’de Baten Kaitos; Ve en güncel oyunları Xbox360 ve PS3 sistemleri için Eternal Sonata) tri-Crescendo tarafından üstlenilen RPG oyunu Fragile duyurusu ile sevinci ve hüznü aynı anda yaşamıştım. Çünkü oyun, kalplere dokunan bir melodiye sahip duygusal bir tanıtım videosunun ardından sadece Japonya bölgesi için duyurulmuş; ancak batı bölgeleri için herhangi bir çıkış tarihi verilmemişti.
Hem bir Nintendo hayranı hem de bir Nintendo Wii sahibi olarak, platform için çıkmış onca parti ve casual oyuna nazaran bu tarz yapımların çok az çıkması, çıkanlarında Japonya sınırlarını aşamamasının ne kadar sinir bozucu olduğunu pekala iyi bilerek, bu duyuruyu unutmaya ve yeni Fatal Frame 4 faciasını içime sindirmeye çalıştım. Takip edenleriniz bilecektir; Fatal Frame 4, Nintendo Wii konsoluna özel olarak çıkmış ancak oyun Japonya sınırlarını aşamamıştı.
Bu umutsuz bekleyişe son veren isim ise, artık bu işi kendilerine görev edinmiş XSEED ekibi oldu. XSEED ekibi daha önce pek çok kez Japon menşeyli oyunları batıya, daha doğrusu Amerika kıtasına lokalize etme sorumluluğunu üstlenmişti. Resmi duyurusundan bir sene sonra XSEED ekibi; Fragile’ı batıya taraflarınca aktarılacağını duyurmasının ardından Fragile oyunu ile yeniden yakından ilgilenmeye başladım.
XSEED başkanı Iwasaki, oyunu batı bölgesine taşıyacakları için büyük bir mutluluk ve gurur duyduklarını açıklarken; gelen sayısız rica ve oyuncuların Fragile’a olan sahip olabilme heveslerinin, kendilerinin de böyle harika bir oyunun dağıtımcılığını üstlenmekte büyük etki sahibi olduğunu dile getiriyordu. Peki Nintendo Wii sahiplerinin Fragile’e olan bu büyük ilgisi nereden geliyor dersiniz ?
Herşey hikayemizin ana karakteri Seto’nun büyük babasının ölümü ve ölmeden önce ona yazdığı veda mektubu ile başlıyor. Ölmek üzere olduğunu anlayan büyük baba, Seto’ya bıraktığı mektubunda; söylemek istediği pek çok şey, hakkında konuşmak istediği pek çok konu olduğunu ancak neden bunların artık yolun sonuna bu kadar yaklaşmışken aklında parlayıverişine anlam veremediğinden yakınıyor. Bu dünyadan göçmesinin ardından Seto’nun yapayalnız kalacağını bilen büyük baba O’na, doğuya doğru ilerlemesini, orada bulunan kızıl bir kuleye ulaşmasını ve varsa hayatta kalan başka insanları bulmasını vasiyet ederek mektubuna son veriyor.
Seto özel bir çocuk. O, belki de dünyada hayatta kalan tek insan. Yıllarca büyük babası ile bir gözlem kulesinde yaşayan ve dünyanın nasıl böyle bir hale geldiğine net bir cevap veremeyen Seto, büyük babasının bıraktığı mektup ile şimdi bu
çok yabancı olduğu dünyaya doğru yapayalnız bir keşfe çıkacak ve belki de kendi gibi hayatta kalan birilerini ve dünyanın nasıl böyle bir hale geldiğine cevap bulabilecek.
Bir kıyamet günü sonrası dünya nüfusunun neredeyse yeryüzünden silindiği alternatif bir zaman diliminde geçen Fragile’da, etrafımızı saran kayıp ruhlar ve iblisler dışında nihayetinde; sarışın, gizemli ve hayatta kalmayı başarmış Ren isimli bir kız ile tanışmamız ile dünyayı keşif rotamız değişecek. Çünkü daha tanışır tanışmaz bu gizemli kız kaçarak gözden kaybolacak ancak Seto, yalnızlığını bitirecek bu sıcak dokunuşa hasret, Ren’i aramak için yollara düşecektir.
Her ne kadar RPG olarak lanse edilse ve RPG öğelerini barındırsa da, Fragile tam olarak bir RPG oyunu olarak adlandırılmamalı. RPG, Survivor / Horror ve Point and Click Adventures türleri arasında kendine has bir tarz yakalayan Fragile’ın alacakaranlık ve kasvetli havasında tabii ki sadece Ren ile karşılaşmayacağız. Alaycı, tehlikeli ve dost canlısı pek çok kayıp ruhta, oyun boyunca yolculuğumuza iştirak edecekler. Karanlık yolculuğunuzda tanışacağınız bu hayaletler, sizin bu keşif yürüyüşünüze yardımcı olabileceği gibi, ruhlarının acılarını dindirmek adına onların isteklerini yerine getirmenizi rica edecekler. Kimi zaman hayatta iken kullandıkları eşyaları bulmanızı isteyecek olan hayaletler, kimi zaman diğer kayıp ruh aile ve arkadaşlarınızı bulmanızı isteyerek oyunun arka plan hikayesinde sizi bu insanların hatıralarına tanıklık etmenizi sağlayacak.
Anladığınız üzere, oyunun en önemli noktası gizemli konusu. Malum, oyun Nintendo Wii’ye yapılınca akıllara ilk gelen sorular oyunun kontrol şeması ve görselliği üzere oluyor ve ilginçtir, oyun her ne kadar Nintendo Wii için tasarlanmış gibi dursa da, yapımcı Kentarou Kawashima bu oyunu yapma fikrini henüz Nintendo Wii duyurulmadan önce, 2003 yılında kafasına koyuyor. Wii’nin duyurulması ile özellikle Wii-mote’un fener olarak ne kadar rahat kullanılabileceğini düşünen Kawashima, Wii üzerinde ki çalışmalarına da böylece bir başlangıç vermiş oluyor.
Wii kontrollerine farklı bir soluk getireceği düşünülen Fragile’da, Wii-mote’umuzu fener işlevinde kullanacağız. Yıkıntılar arasında bu yapayalnız dünyayı keşfederken, etrafta ki hayalet düşmanlarımızın sesleri Wii-mote’un üzerinde bulunan hoparlörlerden duyulabilecek, sesin azalıp çoğalmasına göre ( Hani şu bizim meşhur “sıcak- soğuk” arama metodumuz ) karanlığın içerisinde ki bu huzursuz ruhların yerlerini tespit edebileceğiz. Wii-mote’umuzu birde telefon gibi tutarak bize oyunda ipuçları veren arkadaşlarınızla konuşma imkanınız olacak. Gitmek istediğimiz yöne doğru fenerimizi (Wii-mote) çevirirken, Nunchuck yardımı ile de Seto’yu hareket ettiriyoruz. Aydınlattığımız alanlarda göreceğimiz pek çok nesneler arasında kontrol edilebilir nesneler daha parlak bir renk paleti içinde gözükerek kendini fark ettirecek.
Elbette tek başımıza terk edilmiş bir dünyada yolculuğumuzu sürdürürken, bizi rahatsız edecek tek varlıklar niyeti bozmuş hayaletler olmayacak; vahşi kuşlar, mutant köpekler ( demolarda ki uçan deniz analarını gören var mı ?) ve elbette ki “Boss”lar ile de mücadele edeceğiz. Ancak demolara ve gelen yorumlara bakılırsa, Fragile aksiyon yönünden zayıf bir izlenim sunuyor. Bende bu konuda yüksek beklentileri olanları bu oyuna davet etmiyorum. Savaşlar açısından pekte doyurucu olmayan oyunda, düşmanlarımızla mücadele etmekte bir süre sonra sıradan bir hal alacak gibi duruyor. Çünkü Boss’lar dahil tüm düşmanlarımızın atakları öngörülebilir bir yapıya sahip.
Karmaşık bir savaş sistemine sahip olmayan Fragile’da silahlarımız, yakın dövüş ve uzun menzilli silahlar olarak 2 kısıma ayrılıyor. Yakın menzilli silahlarımız etrafta ki metal çubuklar, sopalar…v.b. eşyalar olurken; uzak menzilliler kategorisine sapan ve yay gibi araçlar giriyor. Oyun boyunca gizemli bir ruh ise bizimle silah ticareti işine girecek ve bize silah temin edecek.
Oyunda birde sınırlı eşya taşıyabilen çantamız yer alıyor. Yanımızda ne taşıyacağımıza dikkat etmemiz ve geride bırakacaklarımızı özenle seçmemiz oyunda ki önemli noktalardan birisi. Belki de bu yüzden yapımcı Tri-crescendo pek çok bölgeye kayıt noktaları (oyunda yer alan şömineler) yerleştirmiş. Oyunda bulacağımız ve Fragile’in ana konusu dışında yer alan yan hikayelerde neler olup bittiğini açıklığa kavuşturmak üzere kullanacağımız nesneler üzerinde Tetris tarzında ve sınırlandırılmış bir inceleme/kurcalama hakkına sahip oluyorsunuz.
Nesnenin sırrını çözdüğünüzde; o bölgede yaşayan ve trajedi sonrasında hayatını kaybetmiş insanların; bir anne ve kızının mutlu günlerin, insanların pişmanlık ve sevinçlerine tanıklık ediyorsunuz. Ancak Tri-crescendo çoğu zaman, geçmişin izlerini cutscene ile değil de bol yazılarla oyuncuya sunma yoluna gitmiş ki bu text diye tabir ettiğimiz hikaye sunumu pek çok oyuncu tarafından çekici gelmeyebilir.
Fragile kontrolleri hakkında biraz daha detaya inersek; A tuşu işe çevre etkileşimine geçme ve atak yapmak için kullanıyoruz. C tuşu eğilme hareketini sağlarken daha önce belirttiğim gibi Nunchuch üzerinde yer alan analog kolu ile de karakterimizi hareket ettiriyoruz. B tuşu ile incelediğimiz nesneleri yakınlaştırabilir ve incelerken, D-pad ile de oyunun en vanter menüsüne giriş yapabiliyoruz. Oyunun kontrollerinin Wii kumandası ile başarılı bir uyum sağladığı, oyunun demosunu oynama şansını yakalayan oyuncular tarafından da onaylanıyor.
Görsel açıdan, artık Nintendo Wii’nin neler yapabileceğini aşağı yukarı pek çoğumuz bir tahminde bulunabiliriz herhalde. Oyunun grafiksel açıdan Wii’nin başarılı sayılabilecek oyunları arasına rahatlıkla girebileceğini söyleyebilirim. Issız ve terk edilmiş dünyanın karanlık yıkıntılarında çıktığımız yolculukta; özellikle ışık efektlerine bir hayli önem verildiği gözleniyor. Gerçek zamanlı ışık oyunlarının yanı sıra; detaylandırılmış iç mekan tasarımı; parçalanmış duvar kağıtları, yerde ki büyük parçalı kırıklar ve etrafta ki eşyalarda görebileceğiniz tozlanmış yüzey detayları size gerçektende bir zamanlar burada insanların yaşamış olduğu ve trajedi sonrası her şeyin yerle bir olduğu hissini başarı ile veriyor. En az iç mekanlar kadar, oyunun dış mekan ayrıntıları da bir hayli başarılı gözüküyor. Bahçeler, ağaçlar, ağaç yaprakları ve dış mekanda göreceğiniz binaların detayları da iç mekanların üzerinizde bırakacağı etkiye tuz biber olacak nitelikte. Oyunda mekanlar arasında geçiş yaptığımız sırada gerçekleşen yükleme ise sadece birkaç saniyemizi alıyor.
Fragile’ın etkileyici karakter modellemeleri, oyun içerisinde karşılaşacağımız cutscene’ler de iyice kendilerini belli edecek. Pre-rendered diye tabir ettiğimiz yöntem ile oluşturulan cutscene’ler ile birlikte göreceksiniz ki oyunda ana konu karakterlerinin sadece modelleme olarak değil, kişiselleştirme açısından da hepsinin ayrı birer kimlik taşıdığı yönünde. Her biri ayrı bir mizaca sahip olan ana karakterler; duygusal ve gizemli bir havaya sahip olan Fragile senaryosunu daha da derin bir hava katıyor.
Tri-crescendo’nun başarılı olduğu bir diğer nokta, oyunun ses ve müzikleri. Çoğunlukla piyano melodileri ile süslenmiş olan dokunaklı geri plan müzikleri kesinlikle her oyuncunun kalbinde bir yerlere “dokunacak” nitelikte. Düşman efektleri ve kimi zaman Wii-mote hoparlöründen gelen düşman sesleri de oyunun atmosferine başarılı bir katkı sağlıyor. Zaten Eternal Sonata gibi tamamen müziğin ve sesin ön plana çıktığı bir RPG oyununu yapan ekipten daha farklı bir sonuç bekleyemezdik.
Yalnızlık, terk edilmişlik, birazda korku ve oyun içinde ki cutscene’ler ile yoğun bir duygusallık içine çekildiğimiz Fragile; maalesef kötü tasarlanmış kullanıcı arayüzü, zayıf kalan aksiyon yönü ve ağır ilerleyişi ile bizi biraz hayal kırıklığına uğratıyor. Ancak gizemli hikayesi, bu hikayeyi bize başarı ile aktaran atmosferi, grafikleri, hüzünlü melodileri ve hikayeye canlılık katan, her biri ayrı kişilik sahibi ana karakterleri ile bu eksiklikleri örtebilecek bir niteliğe sahip.
Geçtiğimiz ocak ayında Japonya’da piyasaya sürülen Fragile : Farewell Ruins of the Moon, Japonya’nın dünyaca ünlü ve saygın oyun dergisi Famitsu’dan 31/40 gibi başarılı sayılabilecek bir puan aldı. Oyun ayrıca Japonya’da çıktığı ilk hafta 26,055 kopya satarak, haftanın en çok satan 2. oyunu olmayı başarmıştı.
Bu kış Amerika’ya Xseed tarafından getirilecek oyun, 2010 ilkbahar aylarında Rising Star Games tarafından Avrupa marketlerinde ki yerini alacak.